Kendimizi nasıl fark ederiz?

Uzun yolculuklar tek bir adımla başlar. Evet arkadaşlar başarılı olmuş insanların bir başlangıç, bir fark ediş noktası vardır. Belki bir kelime, belki bir foroğraf, belki de bir müzik. O ilk adımı atmalarını sağlayan bir şey mutlaka vardır. Bugün çoğumuzun da tanıdığı Barış Özcan'ın nasıl oturduğu yerden ayağa kalktığını biliyor musunuz?


Bir videosunda diyor ki: Uzaya gönderilen roketleri izlemek küçüklüğümden beri her zaman ilgimi çekmiştir. O zamanlar sebebini tam olarak bilmiyordum tabi ama ekranın karşısındaki koltuğuma oturup, o fırlatma ritüelini, o ritüeli oluşturan tüm adımları başından sonuna kadar izlemek bana müthiş bir keyif veriyordu. Geri sayımın ardından ateşlenen o güçlü roketlerin açığa çıkardığı enerjiyle gök yüzüne doğru yükselen bir kütleyi seyretmek. Bazılarına saçma gelebilir. O zamanlar sebebini tam olarak anlayamasam da benim için çok önemliydi. Hayatım boyunca ekranın karşısındaki o koltukta oturup başka şeyleri, başka olayları, başka insanları izlemeye devam ettim. Bunlardan bazıları benim için o kadar çekiciydi ki adeta ekrandan elini uzatıp, beni oturduğum koltuktan söküp, kendi ilham verici dünyasına sürüklüyordu. O dünyadan kendiminkine geri döndüğümde, bir yandan içimde büyük bir çoşku duyarken, öte yandan biraz hayâl kırıklığı da hissediyordum. Yine o sıkıcı hayatımdaydım. Gördüklerimi yapmayı çok istememe rağmen işte yine oturduğum koltukta oturmaya devam ediyordum. Bende bir şeyler yapmak istiyordum ama, cümlelerimin sonunda hep bi ama vardı. O koltuktan kalkıp bir şeyler yapmak istiyordum ama, çok zayıftım, çok güçsüz, çok yavaştım, çok da parasız. Dışarısı soğuktu, hem yağmur da başlamıştı, başım ağrıyordu, elektrikler kesilmişti, hazır değildim. Belki yarın, yada haftaya, yok yok çarşambaya yaparım diye bir karar veriyordum, ama o çarşamba hiç gelmiyordu. Ve ben yine o heyecan verici olayları, ilham verici kişilikleri izlemeye devam ettim. Belki birileri gelir ve oturduğum o koltuktan beni kaldırır diye hep bekledim ama, kimse gelmedi. Beni uyandıran, yerimden sıçratıp harekete geçiren şey bir insan değil de kelime oldu. O kelimeyi yine bir roket fırlatışını izlerken fark ettim. Beni yerimden kaldıran o kelime roketin kenarında yazan şeydi. Discovery. Yani keşif.
Videoyu izlemediyseniz tavsiye ederim tıkayıp izleyebilirsiniz. (Keşif)

Herkesin, daha doğrusu başarıya ulaşan herkesin bir hikâyesi vardır, bir sabrı, bir çabası. Yani bu gün başarılı olarak gördüğünüz kim varsa onun bir hikâyesi var. Peki biz neden kendi hikâyemizi yazmayalım? Neden insanlar bizim çabamızı, başarılarımızı fark etmesin? Bunların olmaması için karşımızda herhangi bir engel varmı? Bunları engelleyebilecek tek bir şey var oda kendimiz. Biz kapasitemizi farketmedikçe körelip karanlığa gömülüyoruz. Artık bizim de oturduğumuz o küçük koltuktan kalkmamız gerekiyor. Çünkü biz bunu başarabilecek nadir insanlardanız. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyin Hackleme: İnsan Zihninini Kodlamak Mümkün mü?

İnsanların İletişim Kurduğu İlk Yabancı Yaşam Formları: Gerçek mi, Fantezi mi?

Paralel Evrenler: Başka Bir Gerçeklikte İkizimiz Yaşıyor mu?

Başarmanın hissi nedir? Başarınca neler olacak?/Hazır mısın?

Nasıl kahraman olunur/ Hazır mısın?