Çok çalışmak mı derin çalışmak mı? / Hazır mısın?

Üretkenliğimizi, verimliliğimizi nasıl artırabiliriz? Su gibi akıp geçen zamana nasıl ayak uydurabiliriz? İpucu veriyorum: çok çalışarak değil. Derin çalışarak.
Derin çalışmak: ne demek bu?

Profesör Cal Newport'a göre: Dikkat dağınıklığı olmayan tam konsantrasyonlu bir durumda, bilişsel yetenekleri sınırlarına kadar kullanarak gerçekleştirilen profesyonel aktiviteler. Dünyayı değiştiren eserler hep bu yöntemle çalışarak ortaya çıkmış. Yazılan kitaplar, bestelenen müzikler gibi sanatsal üretimlerden tutun da, çözülen problemler ya da icat edilen şeylere kadar. Kolunu, bacağını gerekirse tüm vücudunu kullanarak tam bir konsantrasyon içine girdikten sonra ortaya çıkabiliyor.

Bir de yüzeysel çalışmak var. Buna sığ çalışmak da diyebiliriz. Çok fazla dikkat gerektirmeden yapılan işler. Dolayısıyla bilişsel yetenekleri öyle fazla zorlamaya da gerek yok. Yani neredeyse herkesin sadece bir parmağını kullanarak yada o parmağı şıklatatak kolaylıkta yapabileceği işler. Mesela parmağını sosyal medya akışlarının içerisinde yukarı aşağı hareket ettirmek, yada diğer parmağını televizyonun kumandasına basarak açıp en sevdiğim diziyi izlemeye başlamak gibi. Tabi sadece bunlar da değil, bazı kolay gözükmeyen işler de sığ işlerden. Öğrenciler için rutin bir takım ev ödevlerini yapmak, yada çalışanlar için gelen e-postaları okumak ve onları cevaplandırmak gibi işer de bu kategoriden. Eğer zor şeyleri hızlıca öğrenmek ve potansiyelimizi sonuna kadar kullanarak kalıcı bir şeyler üretmek istiyorsak derin çalışmamız gerekiyor. Bunun için önce ayaklarımızı suya sokmamız lazım. Çünkü modern dünyanın problemi bu. Yüzmeyi unuttuk. Aşılması gereken denizler varken, bizler sahildeki o sığ suların sıcaklığına alıştık. Orada yaptığımız kumdan kalelerle avunup durduk. Kendimizi bunlarla oyaladık ve sonra da bi dalga gelip silip süpürünce o kaleleri suçu zamana attık. Geldi, aktı, geçti ve yıktı kalelerimizi. Kardeşim su o tabiki yıkacak kalelerini. Sen sığ sularda sığ işlerle uğraşırıp durursan, bir yandan da kalıcı bir şeyler inşa etmeyi, üretmeyi bekleyemezsin ki. Zaman böyle akmaz.

Hazır akıştan bahsetmişken altını biraz daha çizmek lazım. Pozitif psikolojide de geçen ve orjinali "flow", bazılarına göre de "zone" olan bir kavram bu. "Akış kuramı".
 Aslında binlerce yıldır çeşitli biçimlerde karşımıza çıkmış olan ama, yakın zaman önce Mihayl Csikszentmıhályi tarafından isimlendirilmiş olan bu kurama göre insanlarda özel ve zihinsel durum var. Yaptığın işe tamamen dikkatini verdiğin zaman ortaya çıkıyor. Yaptığın işe enerjik bir şekilde odaklandığında, tümüyle onun parçası haline geldiğinde, işte o zaman  akışa girmiş oluyorsun. İşte Mihayl Csikszentmıhályi bu durumu bir işi yaparken kendini tümüyle ona kaptıran adeta yemeden, içmeden, uykudan kesilen sanatçıların halini gözlemlerken fark etmiş ve böyle bir isim koymaya karar vermiş.

Peki kendimizi nasıl akışa kaptıracağız? Derin çalışmaya nasıl başlayacağız?
Aslında hepimizin derin bir mağraya ihtiyacı var. Su altı mağarasına. Dikkati dağıtacak her şeyden uzakta bir yer. Evdeki bir oda, yada odadaki bir köşe. Yani diyeceğim o ki evimizin altında bir mağranız yoksa ki benim yok, kendinize yatağınızdaki battaniyenin altında bile küçük bir mağra oluşturabilirsiniz. 

Mekandan sonraki ihtiycınız, zaman. Bir zaman planı yapmamız gerekiyor. Önce haftada bir mesela pazar günleri kısa süreli bir derin çalışma yapın. Sonra bunu bir günlük rutin haline getirin. Sabah kalktıktan sonra, yada akşam yatmadan önce bir saat gibi. Derin dalışa alışkın olmayanlar, vurgun yiyebilir bunu unutmayın. 

Psikolog Anders Ericsson, derin çalışmaya yeni başlayanların bunu günde en fazla bir saat yapabileceğini söylüyor. Bu konuda uzmanlaşanlar ise konsantrasyonlarını bozmadan 4 saat derin çalışma yapabiliyor.
Sıra geldi kurallara, yani derin çalışma sırasında asla yapmamanız gereken şeylere. Bunlara siz karar verin. Nelerin dikkatinizi dağıtacağını en iyi kendiniz bilirsiniz. Elbette ilk akla gelenler: telefon yok, internet yok, televizyon yok, sosyal medya yok kuralları. Bütün bu yok, yok, yok, yokluklar biraz sıkıcı, bunun farkındayım. Ama unutmayın geçici aynı zamanda bunlar. Üstelik de çok güzel varlıklar doğurabilirler. O yüzden biraz sabır. Bir de derin çalışma motivasyonunuzu tetikleyecek bir şeyler bulun kendinize. Yani motivasyon şart. Bir şeye başlamak en zoru, tıpkı dalmadan önce derin bir nefes almak gibi.
 Aslında bakarsanız motivasyonunuzu arttırmak için tam da bunu yapabilirsiniz. Yani derin derin nefesler alarak işe başlayabilirsiniz. Veya egzersiz yapabilirsiniz bu sizin tetikleyici motivasyonunuz olabilir. Yada bam başka bir şey. Çalışma yapacağınız masanızın üzerini derleyip toplamak, temizlemek olabilir. Yada sıcak bir kahve yapmak olabilir. O kahvenin aroması sizin için tetikleyici bir şey olabilir. Kendinize bu tür küçük ritüeller oluşturun derin çalışmaya başlamadan önce.
Şimdi toparlayacak olursak derin çalışmak için bir su altı mağrasına, yani bir mekana.
Onun için özel ayıracağınız bir zamana.
Kendinize koyacağınız bir takım kısıtlayıcı kurallara.
Ve tabiki tetikleyici bir motivasyona ihtiyacınız var.
O halde hazır mısın? Hadi hemen başlayalım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyin Hackleme: İnsan Zihninini Kodlamak Mümkün mü?

İnsanların İletişim Kurduğu İlk Yabancı Yaşam Formları: Gerçek mi, Fantezi mi?

Paralel Evrenler: Başka Bir Gerçeklikte İkizimiz Yaşıyor mu?

Başarmanın hissi nedir? Başarınca neler olacak?/Hazır mısın?

Nasıl kahraman olunur/ Hazır mısın?