Uzayda Ölümsüzlük: Fareler, Bilim ve Tuhaf İnançlar


Uzayda Ölümsüzlük: Fareler, Bilim ve Tuhaf İnançlar

Bilim her zaman insanları şaşırtmış, bazen de gülümsetmiştir. 1950’lerin ortalarında, bilim insanları uzaya fare göndermeyi düşündüklerinde, büyük bir “işte bu kesinlikle olacak!” havası vardı. Ama kimse şunu sormamıştı: Peki, fareler gerçekten ölümsüz olur mu? İşte, tarihin en tuhaf bilimsel deneylerinden biri bu soruyu gündeme getirmişti.

O zamanlar, uzaya insan göndermeye henüz cesaret edemeyen bilim insanları, deneyler için bir adım geri atmışlardı. Fareler, maymunlar, hatta güvercinler, tüm bu denekler uzaya gönderilip, insanların yaşaması için gerekli olan koşullar test edilecekti. Ama işin ilginç tarafı şu: 1950’lerde bir grup bilim insanı, farelerin uzaya gönderildiğinde ölümsüz hale geleceğini düşündüler.

Bunu gerçekten düşünüyorlardı! O dönemin bilim insanları, uzay ortamının farelerin hücrelerini yenileyip, onları ölümsüzleştireceğine inanıyorlardı. Belki de farelerin yaşadığı her şey, evrende bir ilk oluyordu. Uzayda ölümsüzlük fikri o kadar yaygınlaşmıştı ki, bilim dergileri ve gazeteler bu konuda yazılar yayımlıyordu.

1957’de, Sovyetler Birliği’nin uzaya gönderdiği ilk canlı olan Laika, tüm dünyada büyük ses getirmişti. Ama bir grup bilim insanı, Laika’nın yaptığı şeyi biraz daha ileriye götürüp fareleri uzaya göndermeyi tercih etti. "Fareler, insanların yapacağı her şeyi başarabilir," diyordu bir grup bilim insanı. Uzaya gönderilen fareler, başta çok başarılı oldular. Ama gerçek şu ki, bu farelerin uzaya gitmeleri ölümsüzlük getirecek kadar bir etki yaratmadı. Aslında, farelerin çoğu, uzaydan döndükten sonra bilim insanlarının beklediği gibi ölümsüz değil, aksine daha kırılgan hale geldiler.

Peki, ne olmuştu? Uzay ortamı farelerin biyolojik yapısını beklenenden çok farklı şekilde etkilemişti. Onlar, tamamen farklı bir yaşam formu haline gelmişlerdi. Ama "ölümsüzlük" dedikleri şey, aslında başka bir şeydi. Fareler daha uzun süre hayatta kaldılar, ama bu ölümsüzlük değildi; sadece bilim insanlarının tuhaf inançlarının bir yansımasıydı.

Uzayda farelerin ölümsüzleşeceği inancı, aslında dönemin bilimsel düşüncelerinin ne kadar garip olabileceğini gösteriyor. 1960’lar ve 1970’lerde yapılan başka deneylerde de, bilimin bazen bir "şans" meselesine dönüştüğü ortaya çıktı. Örneğin, Amerikalı bilim insanları, bir grup maymunu uzaya göndermeyi denediler. Ama bu sefer, uzayda geçirdikleri sürenin, maymunların düşünme yetilerini geliştireceğine inandılar. Belki de bir tür “düşünce evriminden” söz ediyorlardı, ama bu da öyle "güzel bir fikir" olarak kaldı.

Diğer bir garip deney ise, "uzayda zeka gelişimi" üzerineydi. Bir grup insan, farelerin ve maymunların uzayda geçirdiği süre boyunca zekalarının arttığını düşünerek, daha da ilginç bir yola girdiler. Farelerin ve maymunların uzaya gitmelerinin, sadece biyolojik değil, aynı zamanda psikolojik bir değişim yaratacağına inanıyorlardı.

Peki ya insanlar? Uzayla ilgili inanışlar o kadar garipti ki, bazen bilim insanları bile bu durumu anlamakta güçlük çekiyordu. O zamanlar, uzay araştırmalarıyla ilgili pek çok düşünce, aslında bilimle gerçeklik arasındaki farkları gösteriyordu. İnsanlar, uzaya gitmenin, sadece fiziksel değil, ruhsal bir evrim getireceğini sanıyorlardı. Yani, uzayda ölümsüzlük, sadece farelere değil, insanlar için de geçerli olacaktı.

Hatta bazılarına göre, uzaya çıkmak, bir nevi "ruhsal aydınlanma"ydı. Birçok insan, uzaya gittiğinde bilinçlerinin daha da açılacağına, hatta hayatın anlamını keşfedeceklerine inanıyordu. Ancak pratikte, bu hayallerin çoğu sadece birer fanteziden ibaretti. 

Sonuçta, fareler uzaya gönderildi ve oradan sağ salim döndüler, ama ölümsüzleşmediler. Uzay, bazılarının hayal ettiği gibi bir "yeni yaşam" vadetmedi. Ama bu deneyler, birer "deneme" olarak tarihe geçti. Ve bu deneylerin aslında bilimsel düşüncenin ne kadar esnek ve bazen de tuhaf olabileceğini gösterdiği gerçeği, zamanla daha da netleşti.

Günümüzde ise uzay araştırmaları çok daha gelişmiş bir noktada. Artık fareler ya da maymunlar yerine, insanlar uzaya gidiyor. Fakat, bir zamanlar yapılan bu komik bilimsel yanlışlıklar, hala gülümsetiyor. Bilim ve hayal gücü arasında her zaman bir sınır vardır, ama bazen o sınır gerçekten de oldukça bulanık olabiliyor.

Her ne kadar bilim, bazen şaşırtıcı ve garip olabilse de, insanların sınırları zorlaması, yeni keşiflere kapı aralamıştı. Farelerin ölümsüzlüğü, elbette bir efsane olarak kalmış olsa da, o dönemdeki bilim insanlarının hayal gücü ve cesareti, günümüz teknolojisinin temellerini atmıştır. Kim bilir, belki de bir gün gerçekten uzaya gittiğimizde, ölümsüzlük üzerine düşüncelerimiz değişir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyin Hackleme: İnsan Zihninini Kodlamak Mümkün mü?

İnsanların İletişim Kurduğu İlk Yabancı Yaşam Formları: Gerçek mi, Fantezi mi?

Paralel Evrenler: Başka Bir Gerçeklikte İkizimiz Yaşıyor mu?

Başarmanın hissi nedir? Başarınca neler olacak?/Hazır mısın?

Nasıl kahraman olunur/ Hazır mısın?